Kılıçdaroğlu neden kaybetti?
Başlıktaki soruya verilebilecek onlarca cevap vardır ve her biri de az çok doğrudur.
Bence, Kılıçdaroğlu birçok seçim kaybetti ama her biri için hep bir gerekçesi vardı. Gerçekten kaybettiğini hiç düşünmedi. Neler kazandırdığını anlatınca kaybettiğinin önemsizleşeceğini düşündü belki. O yüzden nasıl kaybedildiğini bir türlü öğrenemedi. İlk turda aradaki fark 1 de olsa 18’de olsa, kaybetmiş olduğu gerçeğinin farkında olsaydı, daha sonuç açıklanır açıklanmaz çekilir ve Özgür Özel’in elini kendisi havaya kaldırırdı. Sadece o değil, ikballerini ona bağlayanlar da kaybederek kazanmaya aşinalıklarından olsa gerek, ‘aslında bayağı bayağı kaybettik sayın genel başkan, gelin ikinci tura girmeyin’ demediler herhalde.
Hem o hem de çevresi sadece ama sadece söz alan delegelere içtenlikle kulak kabartsalar karşılarındaki kırgınlığın derinliğini görebilirlerdi. Oysa o, kendisine, yaptıklarına olan sonsuz inanmışlığı ile tüm değişimcileri aynı kefeye koymayı tercih etti. Hepsinin eline hançer tutuşturdu.
Özgür Özel’i de Ekrem İmamoğlu’nu da içine sindiremeyen ama yine de değişim diyenler olduğunu anlayamadı besbelli. İlk tur sonucunun bunu bir ölçüde gösterdiği kanısındayım. Dün yazmıştım. Kurultay başlangıcında az farkla Kılıçdaroğlu’nun kazanacağı beklentisi vardı. O az fark Kılıçdaroğlu’nun son barutu olacak kurultay konuşması nedeniyle Özel lehine evriliverdi.
Ama bence asıl hakkını vererek, dolu dolu özeleştirisini veremediği için kaybetti Kılıçdaroğlu. Kaybetmesinin asıl nedeni bu. Mahcup özeleştiri yaptı demiştim. Seçmeninin de delegesinin de içini soğutacak bir özeleştiri yapsaydı sonuç böyle olmayabilirdi ve biz şimdi nasıl olup da her seçimden yenilgi ile çıkan bir liderin yine CHP delegesi tarafından tercih edildiğini hayret ede ede konuşuyor olurduk.
Görüşlerine güvendiğim birisi şöyle bir tespit yaptı, “Kılıçdaroğlu’nun destekçileri onun genel başkanlıkta kalmasını meşru kılacak argüman üretemedi” dedi. Katıldım bu cümleye ama üretilebilecek hiçbir argüman artık yeterli olamazdı zaten.
Özel aldığı oy sadece kendisinin zannetmesin
Özgür Özel’e gelince… Birincisi aldığı oyun sadece kendisinin olmadığının bilincinde olmalı. İmamoğlu’na niyetle verilen oylar da ona yazıldı, ne Özgür en Ekrem ama illaki değişim diyenlerinki de…
Kendi hikayesini anlatırken bundan sonra ikinci turdaki farkı değil, ilk turdaki yakınlığı dikkate alması hayrına olur. Tetikte tutar bu fark onu. Kılıçdaroğlu’ndan çok daha iyi olduğu düşünüldüğü için tercih edilmediğini, kazanmasında kendi başarısından çok rakibinin hatalarının da etkili olduğunu hatırlatır. Ayrıca ikinci turda açılan fark, güçlüden yana olmaya dair tavrın bir kanıtı. İlk turda çıkmadı o fark. ‘Meğer ben yanlış tarafta saf tutmuşum’ diyenler olduğu için mesafe açıldı.
Elbette Özgür Özel’e delege bir kredi açtı. Koyulduğu yolda kendini bekleyen bir dolu sınavdan sadece ilk etapta aklıma gelenleri sıralayayım… Söyleşilerinde okul yıllarındaki liderlik özelliğine sık vurgu yapan Özel’in hiç kimselere benzemeyen CHP delegelerine, milletvekillerine ve tabanına lider olup olamayacağına bakılacak önce. Liderlik kumaşı tartılacak. Derin CHP’ye ne kadar hâkim olabileceği test edilecek.
Ekrem İmamoğlu ile ilişkisi mikroskop altına konulacak sık sık. Kanımca Zoom toplantısında verdiği görüntü adaylık sürecinde zayıf bulunmasında etkiliydi. Nasıl bir ilişki kuracaklar, yol arkadaşlıkları ne kadar sahici ve sağlam, test edilecek. Sözün kısası emanetçi mi değil mi ispatlaması gerekecek.
Bir de yerel seçimde başarı için ittifak kurmaya mecbur olduğuna inanılan CHP için nasıl bir yol haritası çizecek, hangi partileri ikna edebilecek(ler) iş birliğine ya da edebilecek(ler) mi ona bakılacak…